Rotamı Sığacık'a çevirdim
Travel Turkey Fuarı için İzmir`deyim. Fuar alanında bir gün kalıp sonrasında İzmir'deki acenteci arkadaşları ziyaret etmeyi planlıyordum. Rehber arkadaşım Mesut Atalay doğaçlama bir şekilde programıma dahil olunca işler değişti tabi... Zaten biz turizmciler başkasına planlı tur gezi programlarını yaparız ancak kendimiz doğaçlama dolaşmayı tercih ederiz. Nedenleri çok özel ve uzun, başka bir yazının konusuna bırakıyorum bunu'
Sevgili Mesut arkadaşım, hadi CittaSlow yerleşim yeri olan Sığacık'a gidelim dedi. Neymiş efendim dedim bu CittaSlow? Her şey yavaş ve sakin olduğu için şehre bu unvanı veriyorlar. Baştan uyarayım hemen CittaSlow, sita değil İtalyanca Citta olarak okunuyor J
Sığacık'a doğru yol
alırken'
Istanbul gibi keşmekeş bir şehirden ve Kadıköy gibi 24 saat
canlı bir yerden gelen biri olarak durgun yaşamlara hasret olan bendeniz, bütün
programlarımı erteliyor ve bu yavaş unvanlı yerleşim yerine hızlı değil de unvanına
uygun yavaş bir şekilde gitmeye karar veriyorum. Ne güzel! Demek ki Türkiye'de
koşuşturmanın olmadığı sakin ve rahat yerleşim yerleri varmış düşüncesiyle ve yolda
Mesut arkadaşın rehberliği ve hoş muhabbetiyle yavaş yavaş Sığacık'a doğru yol
almaya başlıyoruz. Yavaş gidiyoruz gitmesine amma velakin arkadan bir sürü
araba korna çalıp bizden yol almak istemezler mi? Tabi ki biz sakinliğimizi koruyarak herkese
yol veriyoruz. Giden gitsin? Yalnız anlamadığım bir şey var; bu aceleci ve agresif
insanlar Sığacık'ta yaşıyorlarsa bu yerleşim yeri beni hüsrana uğratabilir diye
içimdem geçirmedim değil! Neyse ki biz ağır ağır giderek 40 dakika sonra
Sığacık'a varıyoruz. Ama Mesut arkadaş Teos diye bir antik şehirden bahsediyor.
Benim de hemen ilgimi çeker antik şehirler. Zaten bu antik şehir insanları ve
düşüncelerini merak ediyorum, zaman makinası olsa da birkaç gün onlarla
geçirsem diye düşünmeden edemiyorum bazen. Biz de önce Teos antik şehri gezip
sonra Sığacık'a inmeye karar veriyoruz.
Yeşil alanda otlayan keçiler, müthiş sessizlik ve Teos Antik kenti...
5 dakikalık bir araba yolcuğundan sonra Teos'a varıyoruz. Cüzi bir giriş ücreti verdikten sonra güzelce yapılmış patika bir yoldan ilerliyoruz. Düz geniş yeşil alana yayılmış patika yolları ve güzel bir şekilde korunmuş geniş alanı gördüğüm zaman müthiş bir haz hissettim. Geniş alan içinde birbirine uzak kalıntılar arasındaki zeytin ağaçları, yeşil alanda otlayan keçiler, müthiş sessizlik ve Teos Antik kenti... İşte bu huzur dedim. Daha önce çoğunuz gibi ne ismini ne de cismini duyduğum bu yer meğer çok önemli ve zengin bir antik kentmiş. Sonra öğreniyorum ki ofis arkadaşım da Teos üzerine bitirme tezi yazmış. Daha sonra mutlaka tezini alıp okuyacağım. Geniş alana yayılmış kalıntılarda meclis binası, sarnıç, Dioysos tapınağı, Helenistik kent suru, Acropolis tapınağı, tiyatro, agora, liman ve diğer yapıtları görebilirsiniz.
Zaten edindiğim bilgilere göre antik şehir son derece zengin.
M. Ö. 1000 yıllarında şehir kurulmaya başlıyor. Yani günümüzden 3 bin yıl önce
ya da 3017 yıl önce diyelim J
M.Ö 544 yılında Perslilerin egemenliğine giriyor ve 2 yıl sonra kent halkın
tamamı bugünkü Trakya bölgesindeki İskeçe yakına göç ediyor. Hatta Kırım yarım
adasında bile kolonya kuruyorlar(Phanagoria). Refah durumu rahatken M.Ö 494 yılında
Lade Deniz Savaşı'na 17 gemiyle destek veriyorlar. Büyük İskender zamanında M.Ö
334 yılında tekrar bağımsızlığını kazanıyor. Daha detaylı tarih öğrenmek
isteyenler için tavsiyem sevgili arkadaşımız rehber Mesut Atalay bu bölgeye
yakın oturuyor. Ararsanız size detaylıca bölgenin tarihini anlatacaktır. J
Anıt Zeytin Ağacı
heybetiyle selamlıyor
Ne demiştik, CittaSlow? Bu antik şehrin harabeleri arasında dolaşırken hiçbir ses duymadım. Ne araba, sesi ne insan sesi? Sevgili Mesut'un sesi hariç tabi? J Evet, artık benim için de CitaSlow burası. Yürürken sadece sinek vızıltısını duydum ve adımlarımın sesini, tıpkı bir zamanlar köyümde olduğu gibi... İstanbul'da ya da büyük şehirde yaşayanlardan kaçımız, dışarda yürürken attığımız adımın sesini duyabiliriz acaba? Zeytin ağaçları, 2 bin 500 yıla kadar yaşayan bu barış ağaçları burayı da mesken tutmuş? Hele bir tanesi var ki Anıt Zeytin Ağacı, sanki bu antik dönemden kalıp günümüze birşeyler anlatmak istercesine kök salmış ve heybetiyle selamlıyor bizi...